Çok genç yaşta farkına varmıştım bunun. Fakat yaşlandıkça daha fazla belirgin bir hal alır bu. Henüz gençken her şeyin çok önemli olduğunu düşünerek başlarsınız işe. Her şeyin yolunda gitmek zorunda olduğunu düşünürsünüz: İşinizin, kariyerinizin, yaşamınızın, seçimlerinizin, her şeyin…
Ancak sonrasında şunu fark etmeye başlarsınız: Burada büyük resme bakıyorum: Eninde sonunda öleceksinizdir ve en nihayetinde Güneş sönecek Dünya yok olacaktır. İş nihayete erdiğinde tüm yıldızlar ve gezegenler yani tüm evren yok olacak, kaybolacak ve geriye hiçbir şey kalmayacaktır. Ne Shakespeare ne Beethoven. Hepsi yok olmuş olacak, Michelangelo kalmayacak geriye. Sonra kendi kendinize şöyle düşünürsünüz: O kadar gürültü, ses ve öfke var. Nereye gidiyor bunlar böyle? Hiçbir yere gitmiyor aslında. Biliyorsunuz işte. Şu an Dünya’da yaşayan herkes… hepimiz, yani Amerika, Afganistan, İsrail, Arabistan… bu başkan, şu ekonomi falan filan. Biri çıkıp diyor ki: “Umarım filmim
Cannes’da başarılı olur.” Eşim diyor ki, “Umarım dışarı çıkmadan elbisem temizlemeciden gelmiş olur.” Oysa sonra, her yüz yılda birileri bir düğmeye basıyor ve kocaman bir tuvaletin sifonu çekiliyor ve Dünya’daki herkes değişiyor. Herkes! Tüm Müslümanlar yok oluyor, tüm Afganlar, tüm Amerikalılar. Gezegendeki herkes yok oluyor. Yeni bir parti mal geliyor. Yaptıkları her şeyde endişe ve kaygı duyuyorlar ve tekrar düğmeye basılıyor ve hepsi yok oluyor. Sanki her yüz yılda bir, gezegen üzerindeki insanları yıkayıp atıyor. Bu insanlar ki hayatınızı sefil hale getiren kimselerdir: Kapı komşunuzdur, sizi sokakta soyan kişidir. Hepsi yok olur. Başkan da soyguncu da yok olur. Görüyorsunuz işte, kocaman anlamsız bir şey gibi görünüyor bu. Ama hayatınızı gerçekten buna göre yaşayamazsınız. Çünkü böyle yaşamaya kalkarsanız, sadece oturduğunuz yerde kalırsınız. Niçin bir şey yapasınız ki? Neden sabah kalkasınız ve bir şeyler yapasınız? Bu yüzden de, sanatçının işinin, bu korkunç gerçeğe rağmen neden yaşamaya devam etmek isteyeceğini veya neden bir şeyleri önemseyeceğini çözmeye çalışmak olduğunu düşünüyorum. Madem korkunç gerçek buysa, her şeyin anlamsız bir sonu varsa. İşte bu gerçeğin farkında olarak, yani kendinize sahte bir cennet ve cehennem veya saçmalıklar oluşturmadan bunu çözmek zorundasınız. En kötüyü bilerek ilerlemelisiniz. En kötü durumda bile, neden yaşamaya değer olduğunu çözmeye çalışmalısınız. Hem bu durumun neden çok kötü olduğunu hem de yaşama devam etmenin yine de neden önemli olduğunu açıklamak tabii ki zor bir iştir. Sanatçıların sürekli mücadele ettiği şey de işte bunu çözmeye çalışmaktır.
Çeviri: Ümid Gurbanov
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder