“Çağın Seviyesi” – José Ortega y Gasset
Bundan çok çok otuz yıl önce siyasetçiler halk karşısında konuşma yapıp hükümetin falan politikasına, falan adaletsizliğine karşı çıkarken, yapılanların çağın seviyesine uymadığını söylüyorlardı. Ne ilginçtir ki Roma imparatoru Traianus’un Plinius’a isimsiz ihbarlara uyup Hristiyanlara zulmetmemesini salık verdiği meşhur mektubunda aynı ifade karşımıza çıkmaktadır. Nitekim tarihte kendini belirli bir seviyeye erişmiş hisseden dönemler olmuştur; bir seyahatin sonunda varılan zamanlar, uzun süredir arzulanana erişilen, umut dolu anlar.
“Çağın kemale ermesi” denilen şeydir bu. Bizler böyle bir dönemin sona ermesine şahitlik ettiğimiz ve hâlihazırda olgunluktan yoksun başka bir dönemde yol aldığımız için, hâllerinden bunca memnun o zamanların tuhaf tabiatı üzerine düşünmemiz gerekir. Gerçekten de otuz yıl önce Avrupalı, insan hayatının olması gereken hâle geldiğini, nesillerdir gerçekleşmesi beklenenin gerçekleştiğini düşünüyordu. Görüldüğü gibi kemale ermiş çağların var olması için öncesinde bir istek veya hayale sıkı sıkı sarılan başka çağlar olması gerekir; arzu ve umut çağları, gayretli öncülerin çağları,kati bir hırs ile onunla örtüşmeyen gerçekliğin çeliştiği çağlar. Ancak nihayet ezeli isteğin gerçekleştiği gün gelir. Gerçeklik onu benimser ve ona boyun eğer. Öngörülen seviyeye adım atılmıştır, beklenen hedefe varılmıştır. Tarih o gün muvazene eder, borç alacağı eşitler. Ancak başarıyla gelen saadet, içerisinde ölümcül bir mikrop taşır. Çünkü doyuma ulaşan artık arzulamaz. İstekleri gerçekleşmiştir artık. İstek doyumla birlikte ölür, çiftleşme uçuşunun ardından ölen talihli atsineği gibi. Bu görünüşte olgun dönemleri bizimki gibi aşırı huzursuzluk dönemlerinin takip etmesinin sebebi budur işte. İnsan arzulama yetisini yitirdi ve ne için yaşaması gerektiğini tam olarak bilmemekte. Zira, beyler, istek hayatın en iyi yanıdır. Şu sözüyle, şu beyanıyla yine haklıydı Cervantes:
“Yol, [handan keyiflidir.”]
Kötü siyaset karşısında iyi siyasetin hangisi olduğunu -tabii beyhude yere- incelerken, kimse çıkıp da iyi olsun kötü olsun “Nedir siyaset?” diye sormamıştır, yani evrende adına siyaset dediğimiz bunca tuhaf, bunca yetersiz, ancak görünüşe bakılırsa kaçınılmaz bir gerçekliğin neden var olduğunu sorgulamamıştır.
Çeviri: Mehmet Sait Şener
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder