“Diri olan sözdür.” – Miguel de Unamuno
Fransız bir eleştirmen, İspanyol edebiyatımızın eleştirmenlerinden Fransız bir eleştirmen, İspanya’da neredeyse hiç yazar bulunmadığını, aksine kâğıt üzerinde konuşan konuşmacılar olduğunu söylemiştir. Belki de doğrudur bu. Şahsen birisi için “kitap gibi konuşuyor” denildiğini duymak kadar beni rahatsız eden bir şey yoktur; insanlar gibi konuşan kitapları tercih ederim. İnsanların gözleriyle değil kulaklarıyla okumayı öğrenmesi gerek. Diri olan sözdür. Söz her şeyin başıdır. Başlangıçta Kelam vardı… muhtemelen sonda da Kelam olacaktır.Mesih, marangoz olan değil ev inşa eden Mesih, yazılı bir şey bırakmamıştır. Eserlerinin tümü söze dayanır.
…Şahsen sözlerimin kitaplarda ölmesinden, diri kalamamasından korkuyorum, zira daima dilden geçindim.
“Ben ki ihtiyar bir çocuğum,
Vakit öldürmek için
Oyuncağım Kastilya romansının
İçini deşmeye koyuldum.
Ancak birden titredi
Ve irkildi elim
Zira titrek kalpler
Feryat figan ediyordu.
Çan tokmağı geleneğinden gelen
Dillerinin kemiğiyle,
Kutsal bronz çanlarda
Miserere ile Ave Maria çalıyorlardı.
Düşüncenin şehadetidir
Kalemle sözler savurmak,
İhtiyar çocuğun oyuncağı,
Trajik kemikli lisan.”
Ve insanın tüm deruni trajedisi, sözcüklerin taşıdığı içkin felsefenin ve dinin tamamını çekip çıkarmak adına sözcüklerle savaşmak olmuştur, çünkü şeylerin özü sözcüktür. Âdem eşyaya isim vermekle onları insan yaptı, insanlaştırdı. Böylece sözcükler şeylerin insani özünü taşırlar ve özel isim olmayan coğrafi isimler, yer isimleri, içlerinde birer manzara taşırlar. Bazen bir sözcük işitmek, o ismi alan toprağın hangisi olduğunu tahmin etmek için yeterlidir.
Çeviri: Mehmet Sait Şener
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder