20 Şubat 2023 Pazartesi

Ölümlüler için İyi Hayat Nedir? (1): Yunan Felsefesi – Luc Ferry





Evet, felsefenin şu sorusuna gelelim: Ölümlüler için iyi olan hayat nedir? Ve size hızlıca bu soruya Batı düşünce tarihi içerisinde şekillendirilen, üzerine düşünlülen ve savunulan beş büyük yanıtı veriyorum.


İlk yanıt… Yapısal olarak hepsinin birbirine benzediğini göreceksiniz, yanıt her seferi farklı olsa da. İlk büyük yanıtı Homeros’un size çokça bahsettiğim ve Yunan felsefesinde sıkça karşılaşacağımız Odysseia’sında buluyoruz. İyi hayatı, Odysseus’un İthake’de yaptığı gibi, dünyanın uyumuna uyum sağladığımızda yakalarız. Çifte uyum. Yani kozmik uyuma uyum. Hatırlarsınız, Yunanlarda bu fikir vardı. Geçen sefer(ler) burada olmayanlar için bir özet yapıyorum, “önceki bölümleri izlemeyenler için.” Hatırlayacaksınız, Yunanlar, mitolojinin başlangıcından Stoa felsefesine kadar;…kozmos –yani hiyerarşik, uyumlu ve sakin bir düzen- diye adlandırdıkları evrenin büyük bir canlı gibi bir şey olduğuna inanırdı. Yunancası hilozoizm. Hylé, Yunanca madde anlamına geliyor. Zoon, sanırım herkes biliyordur. Herkes bir gün hayvanat bahçesini (Ç.N. “zoo”) ziyaret etmiştir.


Zoon, hayvan demek. Dolayısıyla madde canlı, hayvan gibi. Kozmos da dolayısıyla canlı bir organizma gibi düşünülüyor; içinde de hepimizin belirli bir yeri var, karaciğer, kalp ya da dalak gibi organların yaşayan bir organizmada nasıl belirli yerleri varsa. Homeros’un Odysseia’sı, şimdiye anlamış olacağınız gibi, Yunan Kralı Odysseus’un savaş felaketi dolayısıyla yerinden edilmesi, kozmik düzendeki doğal yeri Ithake’den ayrılmak zorunda kalması ve güzel Penelope’nin kollarını korkunç Truva savaşına katılmak üzere terk etmesi ve eski yerine dönmek için yirmi yıl mücadele etmesinin hikâyesidir.


Ancak evrendeki yerini bulduğunda, dünyanın düzenine uyduğunda, yani kendi kendini dünyanın uyumuyla uyumlu hâle getirdiğinde, iyi hayatı elde etmiş olur. Neden iyi hayatı elde etmiş oluyor?


Üç sebepten ötürü, büyük Yunan kozmoloji geleneğinin tamamında (Platon, Aristoteles, Stoacılar) bulacağımız iyi hayat tanımını veren üç sebep.


Hepsinden önce bunları Homeros’un Odysseia’sında buluyoruz.


İyi hayatın üç kriteri var…


…iyi hayat nedir sorusuna verilen ilk büyük yanıtı zenginleştirmek için hızlıca hatırlatıyorum.


İyi hayata ulaşmak için ilk kriter: korkuları yenmeli. Odysseus korkusunu yendi, savaşı atlattı, ona ölümsüzlük önerisinde bulunan güzel Kalipso’nun teklifini geri çevirdi. Yani ölümü kabul etti. Ölümden korkmuyordu, ölümlüler için bile iyi bir hayatın mümkün olduğunu düşünüyordu. Dolayısıyla korkularını yendi. Bu fikir aslında çok derin, çünkü tüm Yunan felsefesinde bulunan kanı şu: korku, bizim iyi hayata ulaşmamızı engeller. Korku bizi aptal ve kötü yapar. Korku bizi sıkıştırır, daraltır, hapseder. Bir fobiye kapıldığımız zaman; karanlıktan, denizin dibindeki yosunlardan, asansör arızasından, kurbağa ya da fareden korktuğumuzda, hem aptal hem de kötü oluruz. Aptal oluruz; çünkü her yıl fare tarafından öldürülen çok az kişi var. Kötü oluruz, çünkü yalnızca kendimizi düşünürüz, kendi içimize kapanırız. Bilge, iyi hayata ulaşabilen kişi; yani özgürce düşünebilen ve sevebilen kişidir. Özgürce düşünme yetisi vardır, diğer insanlara açıktır, cömert ve sevgi doludur. Bunun için korkuları yenmiş olmak gerekir. Çünkü korku, bizi bunaltarak afallatır, kendi içimize kapanmaya iter, sadece kendimizi düşünebildiğimiz bir bencilliğe sürükler. Çoğu zaman da bunlar aptalca korkulardır. Şunu da ekleyeyim, bugün bir korku toplumunda yaşıyoruz, her şeyden korkuyoruz. Seksten, alkolden, tütünden, hızdan, pirzoladan, beyaz etten, nanoteknolojiden, GDO’dan, mikro dalga fırından, küresel ısınmadan, Claude Allègre’den ve diğer binbir türlü bela şeyden. Bu bakımdan tam Yunan karşıtı bir toplumda yaşıyoruz. İlk kriter, korkuları yenmek. Şu da aklınızda bulunsun; bilge ve filozof birbirlerinden tamamen farklı kişilerdir. Bilge, iyi hayatı yaşayan kişidir. Hegel, “şey”in içinde derdi. Bilgeliğin tam içinde. Filozof, etimolojik olarak bilgeliği arayan kişi demektir. Çoğu zaman bilgelik sevgisi olarak çevriliyor, philein, sevmek, sophia, bilgelik. Ama basitçe bilgeliği sevmek değil. Aynı zamanda bilgeliği arama, bilgeliğe arzu duyma. Gerçek bilge yazmaz, zaten o şeyin içindedir. Gerçek bilgeler; Buda, Sokrates ve İsa.


Hiçbiri bir satır yazmadı. Hiçbir şeyi yorumlamadılar. Bir mesaj ilettiler. Sokrates’in düşüncelerini yazan Platon’dur. İsa’nın fikirlerini yazan Evanjelistlerdir. Buda’nın fikirlerini yazanlar, çok daha sonra bunları kaleme alan biyograflardır. Bilgenin kendisi yazmaz, o yorum yapmaz, “şey”in zaten içindedir. Dolayısıyla ilk kriter korkuları yenmektir.


İkinci kriteri uzatmayacağım, çünkü zaten çok iyi biliyorsunuz: anı yaşamak.


Bu düşünceye göre insan hayatını aşağı çeken iki kötülük vardır: geçmiş ve gelecek. Geçmiş, nostalji adı verilen bir duyguyla bizi aşağı çeker. Eski güzel zamanları özleriz. Entelektüel arkadaşlarımın çoğu Üçüncü Cumhuriyet’e nostalji duyuyorlar. Siyah önlüğü, divit kalemi ve porselen kutusundaki mavi mürekkebi özleyip, nostalji içine giriyoruz. Geçmişi, nostaljiyi bıraktığımızda da umuda yaslanıyoruz. Yunanlara göre, Hıristiyanların aksine, umut kelimelerin en kötüsüdür. İkinci Jean Paul çok güzel bir ansiklik yazdı, adı “umuda yelken açmak”tı. Hıristiyanlar için umut, müjdenin umudu. Müjde, Yunancada euangélion diye söyleniyor, yani İncil (Ç.N. “Evangile”). Aynı kelime. “Angélion”da “ange” (Ç.N. “melek”) sesini de duyuyorsunuz. Buradaki melekler ulak. “Euangélion”, etimolojik olarak müjde anlamına geliyor.


Peki müjde nedir? Pavlus’un, Yahudi ve Yunanları ikna etmek için uğruna Akdeniz’i dolaştığı bu müjde nedir? Bu müjde, diriliştir. Yuhanna İncilindeki Lazarus’un dirilişi. Yunanlar tam tersine umudun en kötü şey olduğunu düşünür. Zeus, ölümlüleri cezalandırmak istediğinde, onlara umudu gönderir. Umut en kötü şeydir, çünkü olumsuzdur. Neden? Sağlık umduğumuzda, hastayız demektir. Zenginlik umduğumuzda, yoksuluz demektir. Umut etmek, arkadaşım André Comte-Sponville’in iyi bir ifadeyle dediği gibi umut etmek; tadını çıkarmadan, bilmeden ve yapamadan arzu etmektir. Sağlık umuyorsam, onun tadını çıkarmıyorum demektir. Ne zaman geleceğini de bilmiyorum demektir aynı zamanda. Getirme gücüm olsaydı da bende eksik olmazdı. Dolayısıyla umut; tad alamama, bilmeme ve kudretsiz olmadır. Yunan felsefesindeki umut ile ilgili paradoksu görüyorsunuz burada. Aynı şeyi Tibet Budizminde de bulabilirsiniz. Umut en kötü şeydir. Dolayısıyla bilge, anı yaşayabilen kişidir. Nostalji ve umuttan aridir. Horace’ın ünlü formülü ile “carpe diem”dedir. Anı yaşamak. Bozulmuş biçimiyle de olsa bugün pozitif psikolojide de bu temaları görüyoruz. Anı yaşamanın, şimdiden zevk almanın ideal olduğu fikrini görüyoruz. Tabii bu geçmişi unutmak ya da gelecek planlarını boş vermek anlamına gelmiyor. Yalnızca geçmişi düşündüğümüzde ya da planlar yaptığımızda bunların şimdiyi geri plana atmaması gerektiğini, ona dinamizm katması gerektiğini söylüyor.


Üçüncü kriter. Korkuları yenmek…Anı yaşamak… Bunlar Odysseus’un, Ithake’ye vardığında yaptığı şeyler. Hatırlayın, Odysseia’nın sonunda, Odysseus nihayetinde Penelope’yi bulduğunda, kendisinden karısını ve sarayını almaya çalışanları öldürdükten sonra karısı Penelope Odysseus inanılmaz yaşlandığı için çok değişmiştir. Onun kocası olduğundan emin olmak için ona bir tuzak kurar. Ona der ki, “Odysseus, haydi yatağımızı getir.” Odysseus da, “Penelope, yatağı getiremeyeceğimi çok iyi biliyorsun çünkü yatağı büyük bir zeytin ağacını oyarak yaptım, yatak odamızı da onun etrafına ördük.” Penelope bu şekilde Odysseus’u tanır. Kollarına atılır. Yatağa giderler. Homeros’un orada çok önemli bir cümlesi vardır: “Ve tanrılar zamanı genişlettiler.” Ne anlama geliyor? Şu anlama geliyor: en nihayetinde Odysseus iyi dinleyin, çünkü olayın özü bu Odysseus’un artık Ithake ve Penelope’ye yönelik nostaljisi biter. Savaşta bulunduğu yirmi yıl boyunca Ithake’ye yönelik nostalji içindedir. Ithake’ye yönelik umudu da son bulur, sonunda Ithake’ye yönelik sevgisi açığa çıkar.


Burada şimdiki zaman, ne geçmişe dönük ne de daha iyi bir geleceğin umuduna yöneliktir. O an, sonsuzluğun bir parçası gibidir, sonsuzluğun bir dilimi gibidir. Çünkü ne eski zamanların hatıralarıyla ne de onu yeniden bulma umuduyla ziyan edilir. Bu an sadece yaşanır. O yüzden sonsuzluğun bir parçasıdır, dilimidir. Dostum André Comte-Spenville’in dediği gibi, bu konuda ona referans vermeyi seviyorum. Bilge bu ifadeyi aklınızda tutun, çünkü mükemmel. Bilge… Stoacı bir ifade bu. Bilge, aklı daha az geçmişte kalan daha az umabilen daha çok sevebilen kişidir. Bu tam olarak Odysseus’un, Itake’yi bulduğunda yaptığı şeydir.


Artık dünyanın düzenine uyumlu hâle gelir. Artık Ithake nostaljisinde değildir ya da Ithake ile ilgili umut etmez. Artık Ithake sevgisine ulaşmıştır.


Üçüncü kriter… Korkuları yenmek… …anı yaşamak… …üçüncü kriter… Yunanlar kozmosun sonsuz olduğunu düşünürdü. Zeus, bir kez kozmik düzeni kurduğunda… buna girmiyorum… …bu Hesiodos’un Tanrıların Doğuşu’nun konusu… …M. Ö. 7. yy’da yazılan müthiş şiir. Bir kere tanrı, yani, Zeus, Tiitanlara karşı savaşı kazandığında yani kaos, savaş ve şiddet tanrıları olan ilk tanrılara karşı yani Titan gücüne karşı. Titanlara karşı savaşı kazandığında kozmik düzeni kurar, ve dünyayı paylaştırır.


Der ki, Gaia, büyük anne, sen dünyayla ilgilen. Uranos, sen gökyüzüyle ilgilen. Kardeşlerim, Hades, Poseidon, biri yer altını, biri denizleri alacak… vesaire. Dünyayı paylaştırır.


Kozmos’un yaratılışı böyle. Uyumlu, adil, güzel ve iyi bu kozmik düzenin yaratılışı… bu yaratılış, Zeus tarafından garanti altına alınınca onun zekası, gücü ve adaleti tarafından garanti altına alınınca …bu çok güzel, kendimi bunu anlatmaktan alamıyorum… çünkü zekayı ilk karısına borçlu, Metis’e.


Metis, Yunanca’da zeka demek. Kurnazlık. Metis’i yuttu. Çünkü Metis her şekli alabilirdi. Zekanın metaforu olarak esnekti. Zeus, Metis’e bir damla suya dönüşmesini söyler, onu yutabilmesi için.Sembolik olarak zekaya sahip olur. Themis isimli ikinci bir kadınla evlenir. Themis, adalet demektir. Bu ikinci kadın da ona adalet verir. Sonra… Üç siklopa yardım eder …isimleri Yıldırım, Gök Gürültüsü ve Şimşek’tir.


Bunlar ilk kuşak sikloplar Polifemos’la ilgisi yok, Odysseus’un Odyssea’sını bir yana bırakalım.


Bunlar ilk sikloplar, ilkel atalar. Zeus bu sikloplara yardım eder. şimdi uzun olmaması için hikâyeyi bir yana bırakıyorum. Sikloplar da ona silahlarını sunarlar. Yıldırım,şimşek ve gök gürültüsü.





Zeus, dolayısıyla zekasını ilk karısı Metis’ten alır. İkinci karısından adaleti alır, Themis’ten Titanlara karşı savaşı kazandığında onun adına dünyayı paylaşıtırır.


Gücünü verenler de sikloplardır, şimşek, yıldırım ve gök gürültüsü ile bu sayede tüm düşmanlarını alt eder. Dolayısıyla; zeka, adalet ve güçle Zeus dünyanın sonsuzluğunun garantisidir. Kozmik düzenin sonsuzluğunun garantisidir. Görüyorsunuz, bu, insanlara şu fikri, kurtuluş doktrinini veriyor…


Hıristiyan kurtuluş doktriniyle yarışa girecek daha sonra. İnsanlar, şu fikri benimsiyorlar: Uyum sağladıklarında, aslında büyük bir yapbozun küçük parçaları gibiler kozmik düzene uyum sağladıklarında, Odysseus’un İthake’de yaptığı gibi. Odysseus, İthake’ye kavuştuğunda kozmik düzendeki yerine uyum gösterir.


Nasıl ki, demin bahsediyorduk, bir organizmadaki organlar yerli yerindeyse. Odysseus, yirmi yıllık korkunç savaş ve yolculuğun sonunda nihayet Ithake’ye varıp, karısı Penelope’nin kollarında ve oğlu Telemakhos’un ve yaşlı babasının yanında dünyanın düzeni içerisindeki yerine kavuştuğunda büyük dünya yapbozuna uyumlu küçük bir yapboz parçası hâline gelir.


Dünyanın düzeni sonsuz olduğuna göre Zeus’un garantisi altında sonsuzluğun bir parçası hâline gelir. Bu yüzden bir Stoacı, hatta Epikürcü’ye göre ölüm hiçbir şeydir. Çünkü ölüm geçişten başka bir şey değildir. Esasında sonsuzluğun bir parçası olduğumuza göre Her şey dönüşüyor olsa da sonsuza kadar sonsuzluğun bir parçası kalıyoruz. Dolayısıyla bir Yunan için iyi hayatın kriterlerini görüyorsunuz. Kendini dünyanın uyumuyla uyumlu hâle getirmek. Bunun için de korkuları yenmek, anı yaşamak ve kozmik düzene uyumlu hâle gelmek gerekiyor.


Hızlı bir şekilde özetliyorum ama önceki derslerde gördüklerimizle birlikte anlıyor olmanız gerek. İşte bu, “ölümlüler için en iyi hayat nedir” sorusuna verilmiş ilk önemli yanıt.


Kaynak:

https://www.youtube.com/@CeviriKonusmalar

Çeviri: İlker Kocael

https://www.youtube.com/@ilkerkocael



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ankaralılar yaz gelince ne yaparlar?

  https://filmmirasim.ktb.gov.tr/