21 Şubat 2023 Salı

Son Yahudi Çocuğun Şarkısı - Edmond Jabes

Son Yahudi Çocuğun Şarkısı

Edith Cohen İçin


Babam asılı yıldıza,

annem nehirle kayıp gidiyor,

annem parıldıyor

babam sağır,

beni yadsıyan gecede,

beni yok eden günde.

Taş hafif.

Ekmek kuşa benziyor.

ve ben onun uçuşuna bakıyorum.

Kan yanaklarımda.

Daha az boş bir ağız arıyor dişlerim

toprakta ya da suda,

ateşte.

Dünya kırmızı.

Bütün parmaklıklar mızrak.

Dört nala gidiyor hep ölü süvariler.

uykumda ve gözlerimde.

Bir gül çiçekleniyor, gülden bir el

kayıp bahçenin harap gövdesinde

bir daha sıkmayacağım o eli.

Ölüm süvarileri alıp götürüyorlar beni.

Onları sevmek için doğdum ben.

Çev: Nilüfer Zengin

Le Livre des Questions

Yukel’in Kitabı

Kitabın Eşiğinde


“ Bu kapının arkasında neler oluyor?”


“ Bir kitap yapraklarını döküyor.”

“ Kitabın öyküsü nedir?”

“ Bir çığlığın farkına varmak.”

“ İçeriye giren hahamlar gördüm.”

“ Onlar imtiyazlı okuyucular. Küçük gruplar halinde gelirler ve bize yorumlarını

iletirler.”

“ Kitabı okudular mı?”

“ Okuyorlar.”

“ Zevkine mi buraya geldiler.”

“ Kitabı önceden görebildiler. Onunla karşılaşmaya hazırlıklıydılar.”

“ Karakterleri biliyorlar mı?”

“ Şehitlerimizi biliyorlar.”

“ Kitabının konusu nerde geçiyor?”

“ Kitapta.”

“ Siz kimsiniz?”

“ Ben evin bekçisiyim.”

“ Nereden geliyorsunuz?”

“ Dolanıp duruyorum.”

“ Yukel sizin arkadaşınız mı?”

“ Ben Yukel gibiyim.”

“ Göreviniz nedir?”

“ Kitabı açmak.”

“ Kitapda mısınız?”

“ Benim yerim eşikte.”

“ Ne öğrenmeye çalışıyorsunuz?”

“ Bazen kaynağa giden yolda durur işaretleri sorgularım, atalarımın dünyasını.”

“ Yeniden ele geçirilmiş sözcükleri inceliyorsunuz.”

“ Benim olan hecelerin gecelerini ve sabahlarını, evet.”

“ Zihniniz dolanıp duruyor.”

“ İki bin yıldır dolanıp duruyorum.”

“ Sizi anlamakta zorlanıyorum.”

“ Benim de sık sık vazgeçmeye çalıştığım oldu.”

“ Bir öykümüz var mı bu kitapta?”

“ Benim öyküm bir çok kez anlatılmıştır.”

“ Nedir sizin öykünüz?”

“ Bizimki, olabildiği kadar yok olan.”

“ Anlamıyorum.”

“ Konuşmak bana işkence eder.”

“Neredesiniz?”

“ Söylediğimin içinde.”

“ Sizin gerçeğiniz nedir?”

“ Beni yaralayan şeydir.”

“ Peki kurtuluşunuz?”

“ Söylediklerimi unutmak.”

“ İçeri girebilir miyim? Karanlık çökmeye başladı.”

“ Her sözcükte yanan bir fitil bulunmakta.”

“ İçeri girebilir miyim? Ruhumu karanlık sarmaya başladı.”

“ Beni de karanlık sarmış durumda.”

“ Benim için ne yapabilirsiniz?”

“ Payınıza düşen baht içinizdedir.”

“Siz bir yahudisiniz ve Yahudi gibi konuşuyorsunuz.”

“ Kökenimi gösteren JUIF sizin dört parmağınızdır. Beni ezmek için başparmağınızı

kullanabilirsiniz.”

“ Siz bir yahudisiniz ve Yahudi gibi konuşuyorsunuz. Ama ben üşüyorum. Burası karanlık.

Bırakın içeri gireyim.”

“ Masamın üstünde bir lamba var. Ve ev, kitabın içinde.”

“ Öyleyse ben sonuçta bu evde yaşayacağım.”

“ Her sayfasında kanatların adıyla ışıldadığı bir uçurum olan bu kitabın peşinden gideceksin.”

Çeviri: Behlül Dündar


Le Livre des Questions, Volume 1 adlı kitabından.

Biricik Bir Son Kaygısı

Kendimizde oluşmaz kendimizin imgesi

ya başkasının ki?

adımı aç

kitabı aç


seviyor olmanın mutluluğu

ille de mutlu bir aşka

bağlı olacak diye bir şey yoktur

Aşka gereksinmedir.


Bir adaya kim olduğu sorulur mu?

Deniz ona övgüler düzer ve başını döndürür.

Bir gün yutacaktır onu

Hiçbir şeye tutunmaz. Suya bağlıdır.

…bir kez battıysa güneş, göksel boşlukta

yukarı kaldırdığımız bakışlarımız için

sayısız yıldız parıldar

Ey herbirinin yalnızlığı.

Alıkoyulmaz ruh

yıkılanı kur, yükseleni eğit.

…Ey başdöndürücü yükseliş; nedir ki yukarısı,

aşağısının sonsuz yadsınışı değilse

Hiç daha gözüpektir hepten.

Unutuş Dersi

“Sahiller uyuduğunda, deniz düştür, kitap unutuş.”

Reb Ebad

“Çılgın, kaybettin bakışını.

Bir anda, unutuverdin.”

Reb Némes

“Anasını ve babasını unuttu;

köyünü ve memleketini unuttu.

O zaman işte, bu tuhaf şey hasıl oldu:

ana ve baba bir büyük açık kapıya dönüştü;

köy ve memleket ise, sonsuz çıkış.”

Ve Reb Abbadié dedi:

“Size gökleri inkâr eden insanın benzersiz hikâyesini

anlatacağım. Tanrı’nın sesi bazen görünmez bir gözdür. Gözün içinde

bir göz. Kör onu dost gözkapaklarının içinde, kendi düz evreninde

dinler. Her birimiz onu, görmenin değişik evrelerinde duyarız; çünkü

düşünce hep bakışlardan sonra gelir, uzun zaman dünyanın bir

kısmının bizden gizlenmiş olduğuna bizi inandırmış olan.

Görmek, sevmek benzer bir açlıktır. Her sınır yolun iç gecesi

için bir fitildir. Işıltılarla beslenen ölgün ışık.

Unutuş dersi denizin yıkık hafızasındadır. Tüm okyanus Kelâmın

içindedir; bitkin yüzücünün sözüne karışan tuz.”

-Anlat bize, Reb Abbadié, gözleri inkâr eden insanın benzersiz

hikâyesini.

-Size, ağzın içindeki dil gibi, içteki Dışarı’dan söz edeceğim.

“Konuşuyorum ve evren, dikilmiş antenleriyle söze doğru geliyor

kabuğundan çıkmış bir salyangoz gibi.”

(Yukel’in Günlüğü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ankaralılar yaz gelince ne yaparlar?

  https://filmmirasim.ktb.gov.tr/