Son Yahudi Çocuğun Şarkısı
Edith Cohen İçin
Babam asılı yıldıza,
annem nehirle kayıp gidiyor,
annem parıldıyor
babam sağır,
beni yadsıyan gecede,
beni yok eden günde.
Taş hafif.
Ekmek kuşa benziyor.
ve ben onun uçuşuna bakıyorum.
Kan yanaklarımda.
Daha az boş bir ağız arıyor dişlerim
toprakta ya da suda,
ateşte.
Dünya kırmızı.
Bütün parmaklıklar mızrak.
Dört nala gidiyor hep ölü süvariler.
uykumda ve gözlerimde.
Bir gül çiçekleniyor, gülden bir el
kayıp bahçenin harap gövdesinde
bir daha sıkmayacağım o eli.
Ölüm süvarileri alıp götürüyorlar beni.
Onları sevmek için doğdum ben.
Çev: Nilüfer Zengin
Le Livre des Questions
Yukel’in Kitabı
Kitabın Eşiğinde
“ Bu kapının arkasında neler oluyor?”
“ Bir kitap yapraklarını döküyor.”
“ Kitabın öyküsü nedir?”
“ Bir çığlığın farkına varmak.”
“ İçeriye giren hahamlar gördüm.”
“ Onlar imtiyazlı okuyucular. Küçük gruplar halinde gelirler ve bize yorumlarını
iletirler.”
“ Kitabı okudular mı?”
“ Okuyorlar.”
“ Zevkine mi buraya geldiler.”
“ Kitabı önceden görebildiler. Onunla karşılaşmaya hazırlıklıydılar.”
“ Karakterleri biliyorlar mı?”
“ Şehitlerimizi biliyorlar.”
“ Kitabının konusu nerde geçiyor?”
“ Kitapta.”
“ Siz kimsiniz?”
“ Ben evin bekçisiyim.”
“ Nereden geliyorsunuz?”
“ Dolanıp duruyorum.”
“ Yukel sizin arkadaşınız mı?”
“ Ben Yukel gibiyim.”
“ Göreviniz nedir?”
“ Kitabı açmak.”
“ Kitapda mısınız?”
“ Benim yerim eşikte.”
“ Ne öğrenmeye çalışıyorsunuz?”
“ Bazen kaynağa giden yolda durur işaretleri sorgularım, atalarımın dünyasını.”
“ Yeniden ele geçirilmiş sözcükleri inceliyorsunuz.”
“ Benim olan hecelerin gecelerini ve sabahlarını, evet.”
“ Zihniniz dolanıp duruyor.”
“ İki bin yıldır dolanıp duruyorum.”
“ Sizi anlamakta zorlanıyorum.”
“ Benim de sık sık vazgeçmeye çalıştığım oldu.”
“ Bir öykümüz var mı bu kitapta?”
“ Benim öyküm bir çok kez anlatılmıştır.”
“ Nedir sizin öykünüz?”
“ Bizimki, olabildiği kadar yok olan.”
“ Anlamıyorum.”
“ Konuşmak bana işkence eder.”
“Neredesiniz?”
“ Söylediğimin içinde.”
“ Sizin gerçeğiniz nedir?”
“ Beni yaralayan şeydir.”
“ Peki kurtuluşunuz?”
“ Söylediklerimi unutmak.”
“ İçeri girebilir miyim? Karanlık çökmeye başladı.”
“ Her sözcükte yanan bir fitil bulunmakta.”
“ İçeri girebilir miyim? Ruhumu karanlık sarmaya başladı.”
“ Beni de karanlık sarmış durumda.”
“ Benim için ne yapabilirsiniz?”
“ Payınıza düşen baht içinizdedir.”
…
“Siz bir yahudisiniz ve Yahudi gibi konuşuyorsunuz.”
“ Kökenimi gösteren JUIF sizin dört parmağınızdır. Beni ezmek için başparmağınızı
kullanabilirsiniz.”
“ Siz bir yahudisiniz ve Yahudi gibi konuşuyorsunuz. Ama ben üşüyorum. Burası karanlık.
Bırakın içeri gireyim.”
“ Masamın üstünde bir lamba var. Ve ev, kitabın içinde.”
“ Öyleyse ben sonuçta bu evde yaşayacağım.”
“ Her sayfasında kanatların adıyla ışıldadığı bir uçurum olan bu kitabın peşinden gideceksin.”
Çeviri: Behlül Dündar
Le Livre des Questions, Volume 1 adlı kitabından.
Biricik Bir Son Kaygısı
Kendimizde oluşmaz kendimizin imgesi
ya başkasının ki?
adımı aç
kitabı aç
seviyor olmanın mutluluğu
ille de mutlu bir aşka
bağlı olacak diye bir şey yoktur
Aşka gereksinmedir.
Bir adaya kim olduğu sorulur mu?
Deniz ona övgüler düzer ve başını döndürür.
Bir gün yutacaktır onu
Hiçbir şeye tutunmaz. Suya bağlıdır.
…bir kez battıysa güneş, göksel boşlukta
yukarı kaldırdığımız bakışlarımız için
sayısız yıldız parıldar
Ey herbirinin yalnızlığı.
Alıkoyulmaz ruh
yıkılanı kur, yükseleni eğit.
…Ey başdöndürücü yükseliş; nedir ki yukarısı,
aşağısının sonsuz yadsınışı değilse
Hiç daha gözüpektir hepten.
Unutuş Dersi
“Sahiller uyuduğunda, deniz düştür, kitap unutuş.”
Reb Ebad
“Çılgın, kaybettin bakışını.
Bir anda, unutuverdin.”
Reb Némes
“Anasını ve babasını unuttu;
köyünü ve memleketini unuttu.
O zaman işte, bu tuhaf şey hasıl oldu:
ana ve baba bir büyük açık kapıya dönüştü;
köy ve memleket ise, sonsuz çıkış.”
Ve Reb Abbadié dedi:
“Size gökleri inkâr eden insanın benzersiz hikâyesini
anlatacağım. Tanrı’nın sesi bazen görünmez bir gözdür. Gözün içinde
bir göz. Kör onu dost gözkapaklarının içinde, kendi düz evreninde
dinler. Her birimiz onu, görmenin değişik evrelerinde duyarız; çünkü
düşünce hep bakışlardan sonra gelir, uzun zaman dünyanın bir
kısmının bizden gizlenmiş olduğuna bizi inandırmış olan.
Görmek, sevmek benzer bir açlıktır. Her sınır yolun iç gecesi
için bir fitildir. Işıltılarla beslenen ölgün ışık.
Unutuş dersi denizin yıkık hafızasındadır. Tüm okyanus Kelâmın
içindedir; bitkin yüzücünün sözüne karışan tuz.”
-Anlat bize, Reb Abbadié, gözleri inkâr eden insanın benzersiz
hikâyesini.
-Size, ağzın içindeki dil gibi, içteki Dışarı’dan söz edeceğim.
“Konuşuyorum ve evren, dikilmiş antenleriyle söze doğru geliyor
kabuğundan çıkmış bir salyangoz gibi.”
(Yukel’in Günlüğü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder