Happy People: A Year in the Taiga
Kuzeye 1970’te geldim ve bana hemen iş verdiler. Hazırlan dediler. Tuzak, avans para ve silah verdiler. Ben ve ortağım. İkimiz de 20 yaşındaydık. Bir helikoptere bindik. Bize bölgemizi gösterdiler ve sonra bırakıp gittiler. Radyomuz bile yoktu. Hiçbir şeyimiz yoktu. Yılbaşına kadar yiyecek, soba ve başka şeyler getireceklerini söylediler. Hiçbir şeyimiz yoktu. Ortağım zor koşullara dayanamadı. Tek başıma kaldım. Söz verdikleri zamanda bir şey getirmediler. Sorunlar çıkmış. Havacılık zor iş. Uzun hikaye, ama nasıl olduysa hayatta kalmayı başardım. O adada geçen programdaki gibi değil. Orada herkes kahraman. Yengeç, akrep falan yakalayıp paylaşıyorlar. Ben hayatta kalmak için çırpındım. Çünkü kar yağıyordu ve üstümde kışlık giysi yoktu. Kulübede soba yoktu. Peksimetten başka yiyecek yoktu. Neyse ki iyi bir köpeğim vardı. Beni çok iyi besledi. Görmüş geçirmiş bir tuzakçı olduğumu sanıyordum. Ama iş ciddiye binince aceminin teki olduğum ortaya çıktı. İlk sezonumdu. Beni 5 Ağustos’ta getirdiler, 20 Şubat’ta aldılar. Aynı sezonda. Açıkçası başarısız olduğumu sanmıyorum.
Avcı için, tabii, köpeğin iş yapması önemli. Ama ona bağlanıyorsun da. Bazen köpek ailenin bir parçası oluyor. Bizi köpek doyuruyor. Köpeğin yoksa avcı değilsin demektir. Bir köpeğin iyi olup olmadığı üç aylıkken anlaşılır. Hiç şaşmaz. Yavru kedilerin peşine düşer, ayak izlerini koklar. Tavuklara falan saldırır. İyi bir köpeğin olması için iyi köpeklerin yavrularını alacaksın. Ama tabii nasıl eğittiğin de önemli. İyi bir köpeği alıp altı ay evde tutarsan, taygaya çıkardığında tabii ki iyi bir avcı olamaz. Her işi gören köpek bulmak zor. Bir köpek sığın kovalamayı seviyorsa onu sincap kovalamaya zorlayamazsın. Sincap sesi duyunca bir-iki havlar, ama peşine düşmez. Bu köpek işini görmediyse, başka bir köpek bulacaksın. O da uymazsa, bir tane daha. Ne kadar çok köpek değiştirirsen, tam aradığın köpeği bulma ihtimalin o kadar artar. Bir adamın köpeğine nasıl davrandığı önemlidir. Bazıları neredeyse aynı çanaktan yiyecekler. Köpeğin yanlarında yatmasına izin veriyorlar. Ama bence bu yanlış. Çok soğuk havalarda bile köpeğimi içeriye almam. Kendi katuk’u, yani barınağı var. Bence tek ihtiyacı beslenmek. Akşam istediği kadar yiyebilir, ama sabah fazla yememeli. Yoksa göbeğini yerden kaldıramaz. Tuzaklara dokunduğu için köpeklerini döven tuzakçılar büyük bir hata yapıyorlar. Tabii ki cezalandırman ve kızdığını göstermen gerekir ama dövmek tek başına bir köpeği tuzaktan uzak tutmaz. Sahibinden korkmaya başlar. Sahibi varken tuzaktan uzak durur, ama o başka tarafa bakarken ya da geceleri kesin yemi çalar. Ama tuzaktan korkarsa uzak duracaktır. Onları eğitmek kolay. Köpeklere özel bir tuzak yapacaksın. Biraz orada kalmasına izin vereceksin ki… hoş bir şey olmadığını anlasın. Yoksa avcı hiçbir zaman rahat edemez… ve köpeğiyle anlaşamaz. Köpek sahibinden korkar ve geceleri kaçıp tuzakları dolaşır. Avcının bütün emekleri heba olur. Özetle, köpekle derdin hiç bitmez. Doğrusunu yaparsan, köpek seni sever, tuzaktan korkar. Daha ne istersin?
Dört iyi köpeğim oldu. İyi köpekler genellikle fazla yaşamaz. Bu dört köpekten sadece biri on yaşını gördü. Diğerleri, daha çok gençken, dört-beş yaşlarında öldü. Son köpeğim Duman adında bir dişiydi. Bir ayı köye kadar geldi. Ayı kükreyince köyün bütün köpekleri kayboldu. Erkek köpeğimi bıraktım ama ayıya birkaç kez havlayıp sustu. Bir sorun olduğunu anladım. Ayının olduğu yere yaklaşınca dişi köpeğim Duman’ın sesini duydum. Öksürüyor ve ayının tüylerini tükürüyordu. Ayıyı birkaç kez ısırdı, sonra ciyakladı ve sustu. O sırada yanlarına varmıştım. Ayı inek patikasına yatmış köpeğimi parçalıyordu. Ayıya yaklaştım. Kafasına nişan aldım. Tam tetiği çekecekken beni duydu ve kafasını kaldırdı. Mermi ön pençesine geldi. Pençesini sıyırıp geçti. Üstüme saldırdı. Çok yaklaşmıştı. Neredeyse tüfeğimin namlusuna değecekti. Üstüme geldi ve yakın mesafeden ateş ettim.
Geriye savruldu. Onu haklamıştım. Duman hala hayattaydı. Erkek köpeğim paramparça olmuştu. Duman’ı kucağıma aldım. Karnının yarıldığını ve iç organlarının dışarı çıktığını fark ettim. Hala onu kurtarabileceğimi düşünüyordum. Ayıya hiç bakmadan hemen hemşireye koştum. 30-40 metre kadar koştuktan sonra başının düştüğünü fark ettim. Ölmüştü. Üzüntüden kahroldum.
Düşününce hepimiz öldürüyoruz ya da suça ortak oluyoruz. İyi kalpli olan ve her şeye acıyan insanlar bile öyle. Neden mi? Çok basit. Bir çiftçi bir domuzu besler ama onu niye beslediğini baştan bilir. Öldürüp etini yemek ya da satmak için. Bu işe üzülen insanlar bile ondan et alır. Tuzakçının da domuz yetiştiricisinden farkı yok. Tek fark tuzakçının nasıl söylesem, daha dürüst olması. Aslında mesele dürüstlük de değil. Eskiden sığır beslerdim ve hiçbir zaman elim onları kesmeye gitmedi. Çünkü, diyelim bir danan var. Onu iki yıl besliyorsun. Yanına geliyor, senden onu okşamanı ya da ona yiyecek vermeni bekliyor. Sense onu kafasından vuruyorsun. Taygada ise yabani hayvanlar zaten benden, yani bir insandan… hayır gelmeyeceğini biliyor. Kaçmaya çalışıyor. Burada daha kurnaz olan kazanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder