Günün Deliliği – Maurice Blanchot
...sevdim, yitirdim sevdiklerimi. Bu darbeyi yiyince çıldırdım, çünkü bu bir cehennem. Ama tanığı olmadı çılgınlığımın, şaşkınlığım görünmedi, ta içimdi çıldıran. Ara sıra öfkelendim. Niye böyle sessizsin diyorlardı bana. Oysa tepeden tırnağa yanıyordum; geceleyin koşturuyordum sokaklarda, uluyordum; gündüzleyin sessiz sessiz çalışıyordum…
…İnsanlar ölümden kaçmak istiyordu, tuhaf soy. Kimileri de ölmek, ölmek diye bağırıyordu, yaşamdan kaçmak istiyorlardı çünkü. “Ne biçim yaşam, Kendimi öldüreceğim, pes ediyorum.” Yazık, tuhaf, bu bir yanılgı. Bununla birlikte hiçbir zaman yaşama sus, ölüme defol dememiş kimselerle de karşılaştım. Hemen hep kadınlar, güzel yaratıklar. Erkekler, yılgı sarıyor, gece delip geçiyor onları, tasarılarının boşa çıktığını, çabalarının toz olup gittiğini görüyorlar, dünya benimdir diyen o önemli kimseler afallıyor, ne varsa çöküyor.
… Telefon açılmıyordu. Giysilerim eskiyordu. Soğuk içime işliyordu; ilkyaz, yetiş… Kitaplıklara gidiyordum. Dokunuşum iki metre ileride dolaşıyordu: odama biri girse, haykırıyordum, ama bıçak sessizce doğruyordu beni. Evet, bir iskelete döndüm. Sıskalığım, geceleyin, önüme dikilip ürkütüyordu beni. Gide gele aşağıladı, bezdirdi beni; ah, bezmiştim enikonu. Bencil miyim? Ancak birkaç kişiye yakınlık duyarım, kimseye acımam yoktur, ancak binde bir hoşnut etme isteği, binde bir hoşnut edilme isteği duyarım; ben, kendime gelince neredeyse duygusuz olan ben, ancak onlarda acı duyarım; en küçük sıkıntılar benim için bitmez tükenmez bir dert olur, yine de, gerekirse, gözümü kırpmadan harcarım onları, tüm mutluluk duygularım alırım ellerinden (öldürdüğüm bile olur).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder