15 Kasım 2023 Çarşamba

Furuğ Ferruhzad Ev Karadır (The House Is Black)




Çocuk-1: “Tanrım beni yarattığın için sana şükürler olsun! Bana yanan bir anne ve seven bir baba yarattığın için şükürler olsun.”

Çocuk-2: “Sana şükürler olsun ki akan suları ve bol meyveli ağaçları yarattın!”

Çocuk-3: “Bana çalışmam için el verdiğin için sana şükürler olsun!”

Çocuk-4: “Dünyanın güzelliklerini göreyim diye verdiğin gözler için şükürler olsun sana!”

Çocuk-5: “Güzel müzikleri duyayım diye bana verdiğin kulaklar için şükürler olsun!”

Adam: “İstediğim yerlere gidebileyim diye bana verdiğin bacaklar için şükürler olsun!”

Furuğ: “Bu cehennemde kimdir tanrım sana şükürler diyor? Cehennemde kimdir?”


(Yalnız bir duvar, yalnız bir adam: Haftanın günleri ): Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi…

Furuğ: “Senin adını ey yücelerin yücesi şarkılayacağım, senin adını on telli utla çalacağım; çünkü o çok tuhaf ve korkunç yapılmıştır. Gizlide oluşuyorken ve biçimleniyorken kemiklerim senden saklı değildi…”

Furuğ: “Senin defterinde benim bütün organlarım yazılmıştır ve senin gözlerin benim ceninimi görmüştür ey yücelerin yüzesi! Senin gözlerin benim ceninimi görmüştür!”

(Erkek sesi: Cüzzam hastalığı hakkında bilgi veriyor.)

Furuğ: “Dedim keşke benim de güvercinler gibi kanatlarım olsaydı, uçsaydım ve bir dinginlik bulsaydım. Uzak bir yerlere gitseydim ve çölde yuva yapsaydım. Şiddetli fırtınalardan kaçsaydım sığınaklara, çünkü yeryüzünde zorluklar ve şirretler gördüm. Dünya boşunalığa gebe kalmıştır ve zulmü doğurmuştur. Senin gücünden nereye kaçarım, senin buradalığından nereye giderim? Sabah yelinin kanatlarını alsam ve denizin en ücra yerine konsam, senin ellerinin ağırlığı üzerimde olacak. Beni avare bir rüzgara oturtmuşsun. Ne korkunçtur senin yaptıkların! Ne korkunçtur senin yaptıkların!”

Furuğ: “Kendi ruhumun acısından söz ediyorum, kendi ruhumun acısından söz ediyorum! Suskunken gün boyu süren naralarımda ruhum çürüyordu. Benim hayatımın rüzgar olduğunu anımsa!”

Furuğ: “Çöllerin kaşıkçı balığı olmuşum, harabelerin baykuşu! Ve bir serçe gibi çatıda oturmuşum yalnız. Boca olmuş su gibiyim ve leşler gibiyim ve kirpiklerimde ölümün gölgesi var! Kirpiklerimde ölümün gölgesi var.”

Furuğ: “Terk et beni, beni terk et! Çünkü günlerim nefes gibidir. Terk et beni dönüşü olmayan yere gitmeden önce, o zifiri karanlık ülkesine…”

Furuğ: “Aaah tanrım! Yaptığın canı vahşi hayvanlara bırakma…”

Furuğ: “Benim hayatımın rüzgâr olduğunu anımsa ve anımsa ki boşunalık zamanını benim payım kılmışsın. Ve çepeçevremde şenliğin şarkıları ve değirmenlerin sesi ve ışıkların aydınlığı mahvolmuştur. Ne mutlu şu anda ektiğini biçen ekincilere; elleri başakları koparmakta olan ekincilere…”

Furuğ: “Gelin ve uzak bir çölde şarkı söyleyeni dinleyin, kollarını açan ve içini çekerek: Eyvahlar olsun bana! Çünkü ruhum irinlerimin ortasında bilinçsiz kalmıştır!’ diyenin sesini dinleyin.”

Furuğ: “Ve sen ey kırmızıyla kuşanan ve altınlarla süslenen ve gözlerine sürme çeken gündüzün unutulmuşu! Kendine boşuna güzellik verdiğini anımsa! Uzak çöldeki şarkıdan dolayı ve seni küçük düşüren dostlarından dolayı…”

Furuğ: “Bize yazıklar olsun. Zira gündüz zeval bulup sona ermekte ve akşamın gölgeleri uzamakta ve bizim varlığımız, kuşlarla dolu kafesler gibi, tutsaklığın iniltileriyle dolup taşmakta. Aramızda ne zamana kadar süreceğini bilen biri yoktur… hasat mevsimi geçti ve yaz bitti ve biz kurtulmadık. Kanaryalar gibi ağlarız insaf için ve yoktur… aydınlığı bekleriz ve şimdi karanlıktır…”

(Ders sınıfında Venüs yıldızını anlatan bir çocuk sesi: “Venuz yıldızı. Bazen geceleyin çok parlak bir yıldız görürüz. Bu yıldızın adı Venüs’tür. Venüs yıldızı çok parlaktır. Venüs yıldızı bize çok yakındır. Venüs yıldızı bize göz kırpmaz.”

Öğretmen: “Neden annemiz ve babamız için tanrıya şükretmeliyiz?”

Çıcuk-1: “Ben bilmiyorum. Benim ne annem var ne babam!”

Öğretmen: “Sen bize güzel olan birkaç şey say!”

Çocuk-2: “Ay, güneş, çiçek, oyun!”

Öğretmen: “Sen de birkaç çirkin şey say!”

Çocuk-3: “El, ayak, baş!”

Öğretmen: “İçinde Ev olan bir cümle yap!”

Kara tahtaya yazıyor: “Ev Karadır!”

Furuğ: “Ve sen ey sevginin soluğu seni coşturan nehir… bize doğru ak! Bize doğru ak!”



Furuğ Ferruhzad

Ev Karadır (The House Is Black)


ev karadırEv Karadır

Yönetmen: Forugh Farrokhzad

Ülke: İran 

Tür:  Belgesel | Kısa Metraj

Süre:20 dakika

Dil:Farsça

Senaryo: Forugh Farrokhzad

Görüntü Yönetmeni: Soleiman Minasian

Yapımcılar: Ebrahim Golestan 

İran’lı kadın şair Füruğ Ferruhzad’ın 1962 yılında çektiği ilk ve tek film. 20 yüzyıl İran Şiiri’nin en büyük isimlerinden olan ve 1967 yılında henüz 32 yaşındayken bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Ferruhzad ile birlikte, o dönemde toplumdan tecrit bir bölgede yaşayan cüzzam hastalarının arasında insana dair, dünyaya dair şiirsel, ruhani ve aynı zamanda sarsıcı bir yolculuk.







Füruğ Ferruhzad (Farsça: فروغ فرخزاد, Forough Farrokhzad) (5 Ocak 1935 - 13 Şubat 1967), İranlı şair, yazar, oyuncu, yönetmen, ressam. 20. yüzyılda İran'da yetişmiş en önemli şairlerindendir.


Yaşamı

Babası Albay Muhammed Ferruhzad ve annesi Turan Veziri-Taber'in yedi çocuğundan üçüncüsüydü. Mahalle mektebinde 9. sınıfa kadar devam ettikten sonra kız sanat okuluna gitti. Burada resim, dikiş-nakış ve el sanatları öğrendi. Hicivci şair Füruğ, 16 ya da 17 yaşlarına geldiğinde Perviz Şapur ile evlendi. Eğitimine kocasının yanında Ahvaz'da devam etti. Bir yıl sonra tek çocuğu olan Kāmyār'ı dünyaya getirdi. Evliliğinden iki yıl sonra 1954 yılında Füruğ, eşinden ayrıldı. Mahkeme Kāmyār'ın velayetini babasına verdi.


Füruğ, Tahran'a geri dönüp şiir yazmaya devam etti ve Esir adını verdiği ilk kitabını yayınladı.


1958 yılında İbrahim Gülistan'la tanıştı ve dokuz ayını Avrupa'da geçirdi. Şair bu dönemde yaşamının esin kaynağı olan şiirlerine devam etti ve hızla iki kitap daha çıkardı. Bunlardan ilki Duvar ve diğeri de İsyandır.


İranlı cüzzam hastalarını ve onların sorunları ile ilgili olarak Tebriz'de film yapar. 1962 yılında filmi Kara Ev adını verdiği filmiyle dünyanın çeşitli yerlerinde ödüller kazanır. Film çekimi sırasında cüzzamlılar evinde tanıştığı Hüseyin Mansur isimli çocuğu evlat edinir.


1963 yılında Füruğ, Yeniden Doğuş adlı eserini yayınlar. Artık şiirde olgunlaşma dönemidir ve sanatsal düzeyi yüksektir. Bu kitabıyla şair, İran şiirinde derin ve etkileyici değişikliklere yol açmıştır.


13 Şubat 1967 tarihinde öğleden sonra saat 14.30'da stüdyoya gitmek için hızla seyir halindeyken karşısına çıkan okul aracına çarpamamak için direksiyonu kıran Füruğ, aracından fırlayıp, boynunun kırılmasıyla 32 yaşında hayata gözlerini yummuştur.


Modern İran şiirine önemli katkılar sağlayan şairin ölümünden sonra çalışmaları Soğuk Mevsim adıyla çıkarılan kitapta toplandı. Michael Hillman, Yalnız Kadın adıyla onun hayatını ve şiirlerini 1987 yılında yayınladı. Şairin şiirleri ve yaşamı hakkında daha pek çok makale ve kitap yayınlandı, hayatını konu eden film yapıldı.


Füruğ Ferruhzad şiirlerinde derin bir yalnızlık duygusu dikkat çeker. Bunun yanında, şiirlerinde kadınların sorunlarını ele almakta ve İran toplumunun kadınlara karşı uyguladığı ayrımcılığı eleştirmektedir. Bu fikirleri zaman zaman şiddetli tartışmalara yol açmıştır. İran'da kadınların yaşamlarının daha iyi hak ve koşullara kavuşmasını savunan şair, Şah'ın despotluğuna da karşı çıkmıştır. Şiirleri kimi zaman İran toplumunda erotik bulunmuştur.


İranlı yönetmen Abbas Kiyarüstemi'nin 1999 yapımı Rüzgâr Bizi Sürükleyecek filminin adı, şairin bir dizesinden alıntıdır.


Fransız müzik grubu Noir Désir'in Le Vent Nous Portera (Rüzgâr bizi götürecek), şairin bir şiirinden ilham alınarak yazılmıştır.[1]


Şebnem İşigüzel, Yaralarım Aşktandır tiyatro oyununda yazarın hayatını konu almış ve bu oyunda kendisini Nazan Kesal canlandırmıştır.[2]













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ankaralılar yaz gelince ne yaparlar?

  https://filmmirasim.ktb.gov.tr/