31 Mayıs 2023 Çarşamba

Bora Ayanoğlu - Rose Marie

 




Bir gariplik çöker vay, bir gariplik çöker

Vay vay, vay, vay, vay,vay, vay,..vay

Oturmuşum banhof’da, oturmuşum banhof’da

Gelir, geçer trenler


O tren senin vay, bu tren benim vay

Say, say, say, say, say, say,say …say

Sanki gelirmiş kars’tan, sanki gelirmiş van’dan

Sanki gelirmiş istanbul’dan


Benim gönlüm sende liebe, benim gönlüm sende liebe

Rose, rose, rose, rose, rose, rose..marie

Yakar sevdan beni, bir de vatan hasreti

Dar gelir bana almanya


Senin saçın sarı, sarı, senin gözün mavi, mavi

Rose, rose, rose, rose, rose, rose..marie

Şu almanya illeri, çalışır işçileri

Hem çalışır sever gönülleri


Bir gariplik çöker vay, bir gariplik çöker vay

Vay, vay, vay, vay, vay, vay..vay

Oturmuşum banhofda, oturmuşum banhof’da

Gelir geçer trenler


Söz - Müzik : Bora Ayanoğlu

30 Mayıs 2023 Salı

Memleketin Haline | Seyircili Seyir Defteri

 




Çok özleyip geliyorum,

Gelir gelmez bıkıyorum.

Çok şaşkoloz bakıyorum ,

Memleketin haline.


Kimim kimsem yok burada,

Gönlüm zaten sularda,

Ben bir deniz adamıyım;

Her limanda yaşarım.


Çok özleyip geliyorum,

Gelir gelmez kaçıyorum.

Her sefer daha bariz;

Bi bokluk var burada…

29 Mayıs 2023 Pazartesi

Meşedibaba







Min təbib gəlsə də olmaz mənə aləmdə əlac,

Aşiqin çarəsi öz istədiyi yarda olur.

Yıxmısan can evimi, indi abad etməlisən,

Yıxılan xanələrin təqsiri memarda olur.


Bin tabip gelse de olmaz bana ilaç

Aşığın çaresi öz istediği yarda olur

Yıkmışsın can evimi, şimdi abad etmelisin

Yıkılan hanelerin taksiri (kusuru) mimarda olur













Bilal oğlu Aydemirov (Azerice: Məşədibaba Bilal oğlu Aydəmirov) veya sahne adıyla Meşedibaba (13 Şubat 1971-10 Ocak 2011), Azeri meyhane şarkıcısı. Meşedibaba, para karşılığı meyhane icra etmeye başlayan ve meyhane dünyasında önemli bir figür haline gelen başarılı bir şairdi.

Biyografi

Meşedibaba, 1984 yılında, ergenlik çağının başlarında meyhane yapmaya başladı. Meşedibaba, bundan önce şiirler ve şarkılar yazmış, ancak daha sonra mali zorluklar nedeniyle o dönem oldukça kazançlı bir faaliyet olan meyhaneyi seçti. Kendisi de seçkin bir sanatçı olan arkadaşı Elçin ile 1990'ların başında öne çıktı. Söylentilere göre Meşedibaba o sırada çok fazla alkol tüketiyordu. Elçin Maştağalı'yı öldürmekle suçlandıktan sonra altı yıl hapis yattı.[1] Sonuç olarak, alkolizme bağlı olarak sinir krizi geçirmek depresyona getirdi.[2] Bu zamandan itibaren Meşedibaba alkolizmden muzdaripti.[3] Sağlığın bozulması ve alkolizmle birlikte eşiyle boşandı. Meşedibaba ondan sonra başka bir sinir krizi geçirdi ve giderek daha münzevi ve çirkin hale geldi. Performans yetenekleri de kötüleşti. Sonuç olarak, 10 Ocak 2011'de kendini yakarak intihar etti.[4]


Kaynakça

^ Rza, Nizam. "Özünü yandıran meyxanaçının meyiti ailəsinə təhvil verilib". news.lent.az (Azerice). 26 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Kasım 2020.

^ "Məşədibaba Aydəmirov sabah Maştağada dəfn olunacaq". www.azxeber.com (Azerice). 26 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Kasım 2020.

^ "Известный исполнитель мейханы совершил суицид". aze.az (Rusça). 26 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Kasım 2020.

^ "AYRILIĞA DÖZMƏYİB İNTİHAR EDƏN MEYXANAÇININ HƏYAT HEKAYƏTİ". musavat.com (Azerice). 26 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Kasım 2020.

Taslak simgesi Bir Azeri şarkıcı ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz.


Kaynak:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Me%C5%9Fedibaba_Aydemirov



 Meyhane Atışmaları

Meyxana veya Meykhana, Azerbaycan'ın kendisine özgü bir literatürü ve folklorik rap türüdür. Genellikle vurmalı çalgılarla verilen ritmle söylenir. Bazen bir kişi tarafından söylenebildiği gibi birden fazla kişinin sırayla söylediği, hatta rap battle tarzında atıştıkları olmaktadır.

Tarihi
1920'lerde Sovyet rejimi tarafından propaganda amaçlı olarak meyxanaya geniş yer verilmiştir. 1940-1991 arasında aynı rejim tarafından yasaklanan meyxana, Azerbaycan'ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra yeniden yaygınlaşmaya başlamıştır



23 Mayıs 2023 Salı

Bilge Karasu



 

Halûk'a Mektuplar - Bilge Karasu

Hazırlayan: Halûk Aker

Metis Yayınları

s.22, 23

4 Mayıs 2023 Perşembe

Efendiler Nereye? - Refik Halid Karay

 

"Yüzellilikler, Türk Kurtuluş Savaşı sonrası düşman iş birlikçisi olarak görülen ve Türkiye'den sürgün edilen, hepsi üst düzey makamlarda yer alan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen isimdir.

Meclis'e göre hainler on binleri buluyordu.[1][daha iyi kaynak gerekli] Ancak Lozan Antlaşması'nın bir maddesinde sürgün edilecek insanların sayısının 150'yi geçmeyecek şeklinde öngörmesi üzerine ilk önce Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı tarafından oluşturulan listede başlangıçta 600 kişiden oluşmakta iken alevli tartışmalar sonucu önce 300, ardından da 149 kişiye indirilmiştir. 150’likler adı verilen ve 23 Nisan 1924 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin oturumunda saptanan bu listeye 1 Haziran 1924 tarihindeki kararla Köylü gazetesi sahibi Refet Bey de eklenerek nihai şekliyle 150 kişi olarak kabul edilmiştir ve bu kişiler 28 Mayıs 1927'de kabul edilen 1064 sayılı yasa ile yurttaşlıktan çıkarılmışlardır."



Refik Halid Karay 150'liklerden. 





İki kitap çıkmış bu iki sürgünden: Memleket Hikayeleri ve Gurbet Hikayeleri.


Aşağıdaki yazısı, İttihat ve Terakki liderleri Kuruçeşme açıklarında bir Alman denizaltısına binerek kaçtıktan 3 gün sonra, 5 Kasım 1918 günü Zaman gazetesinde yayınlanmış.
Yazıyı thegrandturk.blogspot.com adresinden aldım; fotoğraf, Fritz Fischer'in "Germany's Aims in the First World War" kitabından.


Hazırolda bekleyen bir Alman subayı değil, Enver paşa. Alman Kayzeri ile Goben, pardon, Yavuz zırhlısının üstünde mütalaa etmekte -Ekim 1917. Resmin üstüne tıklandığında görülen Enver'in sol göğsündeki sanıyorum bir Alman nişanı http://en.wikipedia.org/wiki/Iron_Cross#Early_awards. Onur Güvenç'e bulduğu için teşekkürler.


Ziyafet bitti, fakat ağzınızı silmeden, elinizi yıkamadan, bir de acı kahvemizi içmeden efendiler nereye?
Yaz başlangıcında sırtı karnına yapışmış, sarı, sıska, cansız birtakım tahtakuruları çıkar, iğne gibi vücudumuza batarlar, derimizi haşlarlar, kanımızı emerler, sonra sabaha karşı etli canlı, iri yarı şuraya buraya kaçarlar... Galiba şafak attı, güneş doğuyor; tahtakuruları nereye?
Kedisiz evlerde fareler vardır; kilerlere girerler, dolapları delerler, şunu, bunu kemirip, sağa sola koşuşup baş köşede gezerler, bir pıtırtı olunca deliklere girerler... Galiba koku aldınız, kedi geliyor; koca fareler nereye?
Dul annelerin haylaz çocukları vardır; sandıkları kırarlar, paraları çalarlar, bohçaları aşırıp Yahudi [eskiciye] satarlar ve sonra korkup sokak sokak kaçarlar... Galiba foyanız meydana çıktı, yakanız ele geçecek, ziyankâr evlatlar nereye?
Vurdular, kırdılar; yaktılar, yıktılar; astılar, kestiler; kastılar, kavurdular; nihayet leşimizi meydanlara sererek yılan gibi kaçtılar; memlekete düşmanları sokarak üzerimizden aştılar...
Eli sopalı, beli palalı, gözü kanlı paşalar damdan dama nereye?
Siz âmir olmadınız, sergerdelik [kabadayılık] ettiniz... Siz valilik yapmadınız, asesbaşılık [polis şefliği] ettiniz... Efelere, taş çıkardınız; zorbalara parmak ısırttınız...
“As” deyince sıra sıra darağaçları kurulur, “yak” deyince alev alev meşaleler tutuşur, “bas!” deyince tabur tabur jandarmalar üşüşürdü... Elinizde zindan anahtarları, belinizde idam ipleri, sırtınızda darağaçları vilâyet vilâyet dolaştınız... Beş senedir her tarafta kargalara insan leşinden öbek öbek ziyafetler çektiniz; akbabaları çocuk ölüsü ile besleyip kartalları artık Âdem etinden tiksindirdiniz.
Muhalif mi? Al aşağı... Muharrir mi? Vur başına... Türk mü? Sür ölüme... Rum mu? İste parasını... Ermeni mi? Kes kafasını... Arap mı? Çek ipe... Kadın mı? Gönder eve... Haydut mu? Buyurun köşeye... Külhanbeyi mi? Gelsin yanıma... Yahudi mi? Sor fikrini... Kalan kimseye at sopayı... Paraları koy cebine... İşte sizin programınız bu!

Palalarla sopalarla işe giriştiniz; sürülerle insanları dağ başlarına götürüp satırlardan geçirdiniz; babaları, evlatları yoktan yere harcayarak Anadolu içerisinde dul kadından, yoksul yetimden başkasını bırakmadınız. Ne oluyordunuz? Bu kanlı işgüzarlıklar, bu canavar akını, bu fitne ve fesat siyaseti ne fayda verecekti? Ne kazanacaktık? Dünyayı mı alacaktık, Mısır’a sultan mı olacak, Hind’e şah mı gidecektik?
Sizin sadrazamlıkla, seraskerlikle, nâzırlıkla gözleriniz doymamıştı, a padişah heveslileri... Şam’da, Halep’te az daha namınıza hutbe okutup, isminize sikke kestirecektiniz. Yiğitlik sizde, kahramanlık sizde, avurt zavurt sizde, caka tavır, hepsi sizdeydi... Şimdi böyle sinsi sansar gibi tavandan tavana nereye?
Evet, nereye gidiyorlar? Mahalle kahvesinden bir adımda sadârete, meyhane peykesinden bir basışta nezârete, tulumbacı koğuşundan bir hamlede vilâyete eren bu türediler nereye gidiyorlar? Kendileri kürklere büründüler, milletin derisini soydular... Anamıza sövdüler, babamızı dövdüler, hulâsa bacağından yakalayıp bu devleti yerden yere vurdular, paçavraya çevirdiler.
İşte milleti artık büsbütün öldürdüklerinden emin olsunlar... kollarımızda bir zerre kuvvet kalmış olsaydı, yakalarından yapışır öcümüzü alırdık... Halbuki kollarını sallıya sallıya, yüzümüze tüküre tüküre gittiler.
Aşkolsun! At da size yaraşır; meydan da. Bizde bu ölü kan, sizde o yaman surat olduktan sonra bir gün olur yine gelirsiniz... Biz size: “Kırk katır mı, kırk satır mı?” diye soramadık; yarın sizin bize:
- "Ölümlerden ölüm beğen!" demek artık hakkınızdır. Lâyıkımız olan paşalar! Topumuzun başını bir kılıçla çıkarmadan [uçurmadan] nereye?

R.H. Karay


Kaynak: http://ozanoyunbozan.blogspot.com/2009/09/efendiler-nereye.html?m=1

Ankaralılar yaz gelince ne yaparlar?

  https://filmmirasim.ktb.gov.tr/